17 Mayıs 2013 Cuma

Paris’teki 100 lezzet durağı

 
Yurtdışında bir ülkeye ilk kez gideceği zaman, insanın yaptığı ilk şeylerden biri, eğer daha önce oraya gitmiş bir arkadaşı varsa onunla konuşmak olur. Önce gidilecek görülecek yerler listelenir, ardından da yenip içilecekler. Ama hassas bir konudur bu ikincisi. Çünkü damak tadınız ve keseniz arkadaşınızınkiyle uymuyor olabilir!
 
Artık "Paris'te nerede yemek yenir?" sorusuna cevap veren bir kitap var. Mehmet Ömür, Paris’in lezzetlerini bir kitapta toplamış. Caretta Yayınları’ndan Tortuga markası adı altında çıkan “Paris-Keyifle Yemek Yiyeceğiniz 100 Lezzet Durağı”, çantanızda ya da cebinizde size yük olmadan taşıyabileceğiniz boyutuyla seyahat için çok ideal. Paris 100 restoranın adres ve ulaşım bilgileri, telefon numaralarfavori yemekleri ve fiyat aralığı ile menülerde yer alan Fransızca yemek isimlerinin Türkçeleri de bu rehber kitabın sayfalarında.

8 Mayıs 2013 Çarşamba

Bir fincan kahvenin...


Az önce bir araştırma sonucu geldi. Araştırmanın konusu kahve. Öğle yemeği sonrası 1 fincan şekersiz (ya da bazen ortama uymak için az şekerli) Türk kahvesi ile, akşamları yemekten sonra 1 fincan sütlü filtre kahveyi, bünye isteyecek kadar alışkanlık haline getirmiş biri olarak, yazıyı sonuna kadar okudum. Ve benim gibi kahve tiryakileri için burdan da paylaşıyorum. Zira, sonuçlar bence ilginç.

Omega Araştırma Organizasyon Eğitim Danışmanlığı, Mikado Yayınları ve Kahve.gen.tr sitesi tarafından, Türkiye genelinde yapılan araştırmaya 1331 kişi katılmış. Araştırmanın sonuçlarına göre:
  • Halkımızın %78.7’si düzenli kahve içiyormuş.
  • Günün en çok kahve içilen vakitleri %36.9 ile akşam yemeğinden, %24.6 ile öğle yemeğinden, %19.8 ile kahvaltıdan sonra olarak belirtilmiş.
  • Katılımcıların %68.2’si kahvesini evde, %27.7’si işte, %6.7 ise dışarıdaki mekanlarda içiyormuş.
  • Kahvenin tadını ve kokusunu seven, rahatlattığını ve sağlıklı olduğunu düşünen katılımcıların %68.6’sı sade, %37.7’si sütlü, %13.9’u kremalı kahveyi tercih ediyormuş.
  • Ve Türk halkının %29.2’si yorgunluk hissettiğinde kahve içmeyi seviyormuş.

7 Mayıs 2013 Salı

Çalışan anne olmak


Ta ta ta taaa... İşte en kritik konulardan biri hakkında bir uzman görüşü daha: Çalışan annenin çocuğuyla ilişkisi.

Davranış BilimleriEnstitüsü’nden Uzman Psikolog Şirin Hacıömeroğlu Atçeken, uzun bir yazı hazırlamış bu konuda. Şirin Hanım’a göre, anne – çocuk ilişkisinin kalitesi, iş – yaşam dengesine dayanıyor. Bu dengenin kurulması için yapılması gerekenler için önerileri ise şöyle:
  • Çocuğunuza ayırdığınız zamanda tamamen ona odaklanmaya ve başka şeylerle ilgilenmemeye özen gösterin.
  • Çocuğunuzla olabildiğince göz teması kurun. 
  • Onun fiziksel, duygusal ve psikolojik ihtiyaçlarına duyarlı olun.
  • Sabırla, ilgiyle ve güven vererek iletişim kurun.
  • Özellikle çocuğunuz 30 aylıktan küçük ise onunla çevresinde ona bakım hizmeti veren diğer kişilerden daha fazla zaman geçirmeye çalışın. Eğer mümkünse iş temponuzu birkaç sene buna göre ayarlayın.
  • Çok sık bakıcı değiştirmemeye çalışın.
  • Çocuğunuzla iyi bir ilişkiniz olması için önce kendinizle iyi bir ilişki kurmanız gerektiğini unutmayın.
  • Çevrede olan biteni çocuğunuza anlatın, sorularını sabırla ve anlayacağı bir dille cevaplayın.
  • Hava kapalı dahi olsa birlikte açık hava aktiviteleri yapın.
  • Çocuğunuza sınır koyup gerektiğinde ‘hayır’ diyin.
  • Her gün belli saat aralıkları belirleyip o saatlerde çalışın. Eğer yarı zamanlı çalışmayı tercih ediyorsanız; bu zaman diliminin herkes tarafından bilinir bir rutin haline gelmesini sağlayın.
  • Mümkünse evde kendinize özel bir çalışma alanı yaratın.
  • Siz odanız/ofisinizde çalışırken çocuğunuzla ilgilenecek bir kişi olmalı. Bu yardımcıya çok acil bir durum olmadığı sürece sizi rahatsız etmemesi gerektiğini söyleyin.
  • İş haricinde acil ve çocuğunuzla ilgili olmayan bazı durumlar ortaya çıktığında, bunları halletmeyi iş saatleriniz dışına erteleyin.
  • Eğer dışarıda ve tam zamanlı çalışıyorsanız mümkün olduğunca eve iş getirmemeye özen gösterin.
Öneriler güzel ama bazen uygulaması zor. Yine de denemeye değer!
 

Hayatı uzatmanın sırları

Televizyonda ne zaman denk gelsem, durup şöyle bi dinliyorum ben bu adamı. Sakin sakin anlatmasını seviyorum; açık ve net konuşmasını, bir şeyleri dayatmamasını, sadece gıdalardan değil, sevgiden bahsetmesini... En son, geçenlerde Ali Kırca ile söyleşisini dinledim biraz Osman Müftüoğlu'nun. Yeni kitabından bahsediyordu. 

Kitabın adı, “Hayatı Uzatmanın Sırları”. Müftüoğlu’nun integratif yani bütüncül sağlık yaklaşımının detayları var kitapta. “Kendin kalarak, hastalıklardan uzak, sağlıklı yaşlanma sanatı olarak tarif ettiği bu yaklaşım 10 adımda özeti ise şöyle:  
  1. Sağlık kontrollerini düzenli olarak yaptır.
  2. Genetik mirasına uygun bir hayat sür.
  3. Gereksiz yere ilaç kullanma.
  4. Modern/bilimsel tıbba inan ama geleneksel ve doğal tedavilerden de faydalan.
  5. Negatif duygulardan kurtul, affet, barış, sarıl, dokun, paylaş, sev ve sevil. Maneviyata ve huzura odaklan.
  6. Bedenini ve ruhunu toksinlerden arındır, fazlalıklardan kurtul, hafifle.
  7. Fazla kilolarını ver, sağlıklı bir kilo aralığında kalmaya gayret et.Doğru ve sağlıklı beslen, düzenli ve aktif bir hayat sür.
  8. Vücudunu vitamin ve minerallerle takviye et.
  9. İç ve dış güzelliği eşit önemse. Mutluluğun an, huzurun zaman olduğunu unutma, öncelikle huzura odaklan.

3 Mayıs 2013 Cuma

Bir O Yaka Bir Bu Yaka'dan lezzetler


Türlü türlü otlar... çeşit çeşit deniz mahsulleri... rengarenk sebzeler... taptaze meyveler... Hem sağlığı hem de lezzeti bir arada sunan, rengarenk bir kültürdür Ege mutfağı. Ama Ege’nin yemek konusunda sürekli çekişen iki kardeşi pilakinin kimin yemeği olduğuna bir türlü karar veremez. “Bu yaka”dan Gökçen Adar ile “o yaka”dan Maria Ekmekçioğlu’nun birlikte hazırladığı Bir O Yaka Bir Bu Yaka, işte bu tür sorulara yanıt veren bir kitap.

Eğer Ege’nin renklerini, lezzetlerini, mimarisini; kısacası her şeyi seviyorsanız, bu kitaba da mutlaka göz atmalısınız. Çünkü bu kitap hem göze hem damağa sesleniyor.

Ve işte kitaptan bir tarif: 

Ahtapot Sakız Yahnisi

• 1 adet kiloluk şoklanmış ahtapot
• 1 su bardağışarap
• 40 adet arpacık soğan
• 1 çorba kaşığı rendelenmiş portakal kabuğu
• 1 parça sakız
• 1 su bardağı haşlanmış deniz börülcesi
• 1 çay bardağı zeytinyağı
• 1 çorba kaşığı limon suyu
• 1 tatlı kaşığı sirke
• 1’er tatlı kaşığı pul biber ve tuz

Ahtapotun şapkasını ters çevirin. İç organlarını temizleyip kollarının aralarını 1 cm derinliğinde kesin. Yıkayıp tencereye alın. Üzerine şarap döküp kısık ateşte, tencerenin kapağı kapalı olarak, yaklaşık 2.5-3 saat pişirin. Soğumaya bırakın.

Arpacık soğanları bol suda dinlendirip kabuklarını temizleyin. Kızgın zeytinyağında parti parti kızartın. Daha sonra yayvan bir tencereye alın.

Pişmiş ahtapotu kuşbaşı doğrayıp soğanların üzerine ekleyin. Dövülmüş sakız, portakal kabuğu, limon suyu, sirke, 1 çay bardağı su, deniz börülcesi ilave edin. Kısık ateşte bir taşım pişirin. Pul biber serpip, servis yapın.

Kukla buluşması


16. Uluslararası Kukla Festivali için 15 farklı ülkeden gelen kukla gösteri grupları, İstanbul’da buluşacaklar. 8-19 Mayıs tarihleri arasında gerçekleşecek festivalde, 30 farklı gösteri sergilenecek.

Kuklalara, 11 Mayıs Cumartesi Forum İstanbul, 12 Mayıs Pazar günü ise Marmara Forum ev sahipliği yapacak. Alışveriş merkezlerinde, Meksikalı ekip “Kathpuli” adını taşıyan geleneksel Hint İpli Kukla Gösterisi, İngiliz sanatçılar “İpli Böcek Kukla Gösterisi” ve Hollandalı grup pandomim ve kukla şovu harmanladıkları “Mask, Kukla ve Pantomim” gösterisini sergileyecek. Gösteriler saat 14:30 – 19:30 arasında.

İlaçsız yaşam



Oku ve ilaç mahkumu olmaktan kurtul! diyordu gelen haberin başında. Bu mümkün mü bilmiyorum? Elbette ilaç kullanımı azaltılabilir. Zaman zaman doğal yöntemlerle de ağrıyla başedilebilir herhalde ama sinüzitlerim tüm yüzümü bana bir balon gibi hissettirirken ya da başım, tam ortasından çatlayacakmış gibi ağırırken ilaç almaktan başka ne yapabilirim; ben bilmiyorum?!

Ama kitabın yazarı, akupunktur ve fitoterapi (bitkilerle tedavi) uzmanı Dr. Ümit Aktaş, Gereksiz ve bilinçsiz ilaç kullananların, hayat boyu ilaca mahkum edilenlerin, hastane hastane gezip de derdine derman bulamayanların ne çektiğini iyi biliyorum. Oysa çok basit, çok ucuz önlemler alarak bu cefayı çekmemek mümkün! İnsani, doğal ve yan etkisiz önlemler… Yani hastalanmamak mümkün!” diyecek kadar iddialı.

Asmalımescit’de öğle lezzetleri


2011 yılında Asmalımescit’te açılan AperativoRestaurant, atıştırmalıklardan oluşan menüsünü yenileyerek, müşterilerini “modern Akdeniz mutfağı” konseptiyle ağırlamaya başlamış. Restoranın menüsünde öne çıkan favori yemekler ise dana kaburgası, zeytinyağlı 3’lüsü, tahıllı salata ve kabak verin.

Patlıcan beğendi ve ratatouille ile servis edilen dana kaburganın favori lezzet olmasının sırrı, silme zeytinyağında, defne yaprağı ile birlikte 4 saat  çok kısık ateşte, konfit usulü ile pişirilmesinde gizliymiş.