26 Ağustos 2013 Pazartesi

Bu lokma başka LOKMA


Lokma dedinmi, İzmir gelir benim aklıma. Köşe başına kurulmuş bir lokma tezgahı ile önünde her yaştan, her kılıktan insanlar... Bakkal dönüşü elinde ekmeklerle eve giden çocuk da var kuyrukta, bir iş toplantısından yeni çıkmış takım elbiseli adam da, arka sokaktaki komşusuna beş çayına giden teyze de... Herkes sırasını bekliyor, sonra da sıcak sıcak lokmalarını alıp, “Allah kabul etsin” deyip, yoluna devam ediyor...

Bana gelen haberde yer alan “LOKMA” logosunun altında ise “çay – kahve- yemek” yazıyor. Anlıyorum ki bir lokanta burası. Merakla okuyorum haberin tamamını.

Rumeli Hisarı’nda, boğaza karşı bir mekanmış Lokma. Tam adresi Yahya Kemal Cad. no:18. Toplamda 300 kişi kapasiteli açık ve kapalı alanı varmış. Burada tadılabilecek birkaç lezzet işe şöyle: Fırınlanmış Keçi Peynirli Salata, burger ekmeğinin içinde karamelize soğan ve cheddar peyniriyle sunulan Lokma Burger, dilimlenmiş dana bonfile, közlenmiş patlıcan ve domates sos ile Patlıcan Dilimli Bonfile. 

Bu arada küçük bir not: Lokma, gecce.com tarafından 2011 yılının en iyi kahvaltı mekanı seçilmiş. Aklınızda buluna.

19 Ağustos 2013 Pazartesi

Zayıf ya da şişman!



Oh be! Sonunda sağlıklı beslenmeyle ilgili ama içinde “zayıflayın” lafı geçmeyen bir yazı geldi. Üstelik “eğer kötü besleniyorsanız, ideal kiloda da hasta olabilirsiniz” deniyor yazıda. Kim mi bunu söyleyen? Diyetisyen Canan Aksoy. Canan Hanım, “kişinin kilosunun azlığı ya da fazlalığı,  kötü beslenme alışkanlığının sadece en yaygın göstergesidir” diyor ve sağlıklı bir beslenme için şunları öneriyor:

ü  Öğünlerinizde bütün besin gruplarına yer verin. Bunu sağlamak için tabağınızı 4’e bölün. Bir parçasını sebze veya salata, bir parçasını protein (Et-tavuk-balık-yumurta-peynir-kurubaklagiller) bir parçasını tahıl (Ekmek-çorba-pilav-makarna) ve bir parçasını da süt grubu olarak düşünün.
ü  Günde 5-7 porsiyon sebze-meyve–salata tüketin. Vitamin, mineral ve posa ihtiyacınızı karşılamaya yardımcı olacağı gibi uzun süre tok kalmanıza da yardımcı olacaktır.
ü  Süt ve süt ürünlerine her öğünde yer vermeye çalışın. Kalsiyum sadece büyüme çağında ihtiyaç duydugumuz bir mineral değildir. Kemik sağlığını ve tansiyonu dengelemek açısından da her yaşta ihtiyaç duydugumuz bir mineraldir.
ü  Katı yağ tüketiminden kaçının. Yemeklerinizi sıvı yağda pişirin. Yağın fazla olmamasına ve yanmamasına özen gösterin.
ü  Tuz tüketimine dikkat edin. Ülkemizde yapılan çalışmalar günlük tuz tüketimimizin neredeyse 30 grama çıktığını gösteriyor ki, günlük tuz ihtiyacı 5 gram civarındadır.
ü  Rafine edilmiş ürünler yerine posası içinde kalan ürünleri tercih edin. Beyaz ekmek yerine tam tane ekmekleri, pirinç yerine kabuklu pirinç veya bulguru tercih edin.
ü  Güneş ışığından faydalanın. D vitamininin en önemli kaynağı güneştir. Her gün en az 20-25 dakika uzun kemiklerinizin güneş görmesini sağlayın.
ü  Sağlıklı yemek pişirme yöntemlerini tercih edin. Kızartma yerine fırınlama veya sebzelerle pişirme gibi.
ü  Şeker ve şeker içeren ürünlerden mümkün olduğunca kaçının veya tüketimini azaltın.
ü  Alkol kullanmayın, kullanıyorsanız ılımlı alkol denilen miktarları aşmamaya çalışın. Haftada 2-3 kadeh ılımlı alkol olarak tanımlanır.
ü  Kurubaklagiller vücudumuzun süpürgesidir. Haftada 1-2 gün sofranızda mutlaka kurubaklagillere yer verin.

Şile Palamudu zamanı


Gümüşsuyu’nda, İnönü Caddesi 50 numaradaki Topaz, her ay, menüsünde o aya özel bir lezzetini ön plana çıkarırken, en çok  mevsimselliğe vurgu yapıyor. Bu çerçevede, Topaz’ın Eylül ayı boyunca sunacağı özel lezzeti, Şile Palamudu olacakmış.

Topaz’ın mutfağına Şile’nin Karaburun yöresinden gelen ve mevsimin en lezzetli balığı olarak bilinen Şile Palamudu’nu müşterinin damak zevkine göre tavada veya ızgarada pişiriyorlar. Palamudun tabaktaki eşlikçileri ise taze Akdeniz yeşilliklerinden roka ve puf böreği.

16 Ağustos 2013 Cuma

Sıcakta uyumaya çalışmak!


1 haftadır, geceleri dönüp duruyorum yatakta. Nedeni belli; sıcak! Odadaki saatin üzerindeki derece 29’u gösteriyor. Bunu görmek bile uykumun kaçmasına yetiyor. Odanın camları tüm gün ve gece boyunca açık... üstümüzde yazlık pijamalar... pike var ama sadece göstermelik, örtmek mümkün değil... başka ne yapabilirim ki?Sanki sesimi duymuş gibi, Liv Hospital bir haber gönderdi bugün. Yazının başlığı “yaz sıcağında kaliteli ve rahat uyumanın ipuçları”. Bu ipuçlarını veren Göğüs Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Ferah Ece.

Hızla okudum. Ben zaten sigara içmiyorum; bel ağrılarım nedeniyle sırt üstü de uyuyamam. Klima maalesef bana göre bir alet değil. Ama yine de dikkate alacağım şeyler var elbette. Belki sizin de işinize yarar?

1.    Kilo verin
2.    Alkol ve uyku ilaçlarından kaçının
3.    Sigarayı bırakın
4.    Sırt üstü yatmayın
5.    Hassasiyetiniz yoksa yatak odanızda klima kullanın
6.    Rahat ve ortopedik yastık seçin
7.    Çarşaf, nevresim kılıfı ve yastık kılıfınız pamuklu olsun
8.    Yemeğinizi yatmadan en az 3 saat önce yiyin
9.    Akşam yemeklerinde yağlı, kızartmalı ve baharatlı yemeklerden kaçının

Mavi’nin tarihi


Klasik sorulardan biridir “en sevdiğin renk hangisi?” Cevap verecek kişinin yaşına, cinsiyetine ve hatta o anki ruh haline göre değişir bu sorunun yanıtı. Ama benim için uzunca bir süredir cevap “mavi”. Bir kere denizin ve gökyüzünün rengi mavi; yani hayallerimin... İşte bu nedenle daha almadan, okumadan paylaşıyorum bu kitabın tanıtım haberini.

Tanıtım yazısına göre, Michel Pastoureau’nun bu çalışması, Antikçağ ve Ortaçağ toplumlarından Modern Çağ’a kadar, söz dağarcıkları, kumaşlar, giysiler, semboller, günlük yaşam, din ve sanat üzerinden mavi rengin toplumsal alandaki evrimini inceliyormuş. Valla ne yalan söyleyeyim, ben çok merak ettim. Zaten Can Yayınları da, kitabın türüne “kırkmerak” demiş.

Ve kitapla ilgili bir küçük bilgi daha: 661 sayfa ve 15 TL. 

15 Ağustos 2013 Perşembe

Kadınlarda en çok görülen 6 hastalık


Anadolu Sağlık Merkezi’nden geldi bu haber. Çok keyifli bir konu değil ama mutlaka bir göz atın bence. Hatta siz de erkekler; anneniz, eşiniz, sevgiliniz ve belki kızınız için.

Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Zeynep Yılmaz, “Önemsemeyip geçiştirdiğiniz her hastalık tedavi sürecini uzatır” diyor ve kadınlarda en çok görülen 6 hastalığı şöyle sıralıyor:

Kanamalar: İlk adet 12-13 yaşlarında görülür. Eğer çocukluk döneminde kanama görülürse bunun mutlaka araştırılması gerekir. Buluğ çağı ile menopoza yakın dönemlerde adet düzensizlikleri sıkça görülebilir. Ancak beklenmedik zamanda ortaya çıkan, düzensiz, leke tarzında veya uzun süreli kanamalar mutlaka araştırma ve tedaviyi gerektirir. Menopoz döneminden sonra görülen kanamanın miktarına bakılmaksızın üzerinde önemle durmak gerekir.

Polikistik over sendromu: Nedeni tam olarak bilinmese de yanlış beslenme, aşırı kilo alma gibi problemler hastalığı tetikleyebilir. Hastalık tipik olarak genç kızlarda ve genellikle ergenlik döneminde ortaya çıkar. Polikistik over sendromu görülen kızlarda genellikle kilo fazlalığı, tüylenme, saçlarda dökülme ve sivilcelenme problemleri görülür. Tedavideki ilk aşama kilonun kontrol altına alınmasıdır.

İdrar kaçırma: Temelde kadınların hastalığı olan idrar kaçırma 35 yaşın üzerindeki her 5 kadından birinde görülmektedir. Kişinin sosyal yaşantısını etkileyecek olan her idrar kaçırma bir hastalıktır ve tedavi edilmelidir. İdrar kaçırma; öksürme, hapşırma, gülme gibi karın içi basıncın arttığı durumlarda ortaya çıkabileceği gibi, daha az eforla da meydana gelebilir.

Vajinal akıntılar: Normal fizyolojik akıntılar ve enfeksiyona bağlı akıntılar olarak ikiye ayrılır. Kokusuz, saydam, renksiz, adetin belirli zamanlarına göre miktarı artıp azalan akıntılar normal fizyolojik akıntılardır. Enfeksiyona bağlı olarak ortaya çıkan akıntıların belirtileri arasında renkli, kokulu, rahatsız edici miktarda görülmesi sayılabilir. Bunlar bakteri, mantar ya da parazit kökenli olabilir.

Menopoz: Menopoz, bir hastalık olmayıp, kadın hayatının en önemli geçiş dönemlerinden biri olarak sayılabilir. Adet düzenleri bozulduğunda bir çok kadın menopoza girdiğini söylese de, menopoz bir kadının peşi sıra 12 ay adet görmemesidir. Menopoza giriş yaşı ülkemizde 46-48 yaşlar arasındadır. Menopoz döneminin başlamasıyla eksilen östrojen hormonuna bağlı olarak; sıcak basmaları, terleme, uykusuzluk, vajinal kuruluk, seksüel istekte azalış, idrar problemleri, yorgunluk, ruh hali değişiklikleri, dikkat ve hafıza sorunları gibi belirtiler ortaya çıkar. Ayrıca menopoza giren her kadın şikayeti olmasa dahi kemik kaybından korunmak veya cinsel hayatının devamlılığı için hekime başvurmalıdır.


14 Ağustos 2013 Çarşamba

Kan kırmızı karpuz ya da altın sarısı kavun

Bugün gelen haberlerden birinin başlığı “Kavum mu, karpuz mu?” idi. Baştan peşin peşin söyleyeyim, bu sorunun cevabı benim için her zaman karpuz. Yanında bir parça İzmir tulumu ya da tuzsuz kelle peyniri, o da olmadı beyaz peynir ile ala...

Gelelim bu soruyu soran Diyetisyen Nil Şahin Gürhan’ın bu iki meyveyle ilgili yorumlarına. “Her iki meyvenin de yaz mevsiminde sağlığımızı geliştiren ve koruyan işlevleri saymakla bitmez” diyor Gürhan ve bu iki meyvenin benzer özelliklerini şöyle sıralıyor: 
  • Yüksek şekerli tadına rağmen karbonhidrat değerleri düşüktür. Bal gibi diye tabir edeceğimiz en tatlı karpuzda bile %10 oranında karbonhidrat bulunur.
  • Her iki meyve de oldukça düşük enerji içerir; 100 gr karpuzda 22, 100 gr kavunda ise 27 kalori bulunur.
  • Kavun ve karpuz içerdiği B1 vitamini ile normal sinir sistemi aktivitesinin devamını, B2 vitamini ile de gözün ve derinin sağlıklı işleyişini sağlar.
  • Her ikisi de C vitaminin iyi bir kaynağıdır. C vitamini bağışıklık sistemimizi güçlendiren ve yaz-kış ihtiyacımız olan temel vitaminlerimizden biridir.
  • Kavun ve karpuzda ortak bulunan bir başka vitamin olan B6 vitamini de, vücudumuzda metabolizmamız içinde işleyen, protein ve mineral tepkimelerinde gereklidir.  

Tabii bu iki meyvenin birbirine göre üstün yönleri de yok değil. Karpuzun üstünlüğü renginden geliyor. Çünkü karpuza kırmızı rengi veren karotenoid başta olmak üzere antikansorejen fitokimyasallar metabolizmamızın temizlik ajanları.

Kavunun karpuza göre üstünlüğü ise içeriğindeki Niasin ile folik asit. Niasin karbonhidrat, yağ ve protein metabolizma önemli görevleri olan, enerji sistemimizi ayakta tutan sağlığımızın koruyucusu bir vitamin. Folik asit ise hücre yenilenmesinde görevli.

Yani durum gösteriyor ki, yazın her iki meyveyi de bol bol tüketmeli.
 


13 Ağustos 2013 Salı

Asırlık köşkte kuzu butu yemek


Kadıköy – Moda’da, Caferağa Mahallesi, Cem Sokak. No:6’da beyaz bir köşk vardır. 1909 yılında Romanyalı işadamı Miltiadi Patos tarafından kızı Mari için inşa ettirilen, daha sonra Osmanlı ve Cumhuriyet döneminin ünlü karikatüristi Cemil Cem ve ailesine 69 yıl konut olan Saklı Köşk. Bu asırlık köşk, şimdilerde Anadolu'nun binlerce yıllık kültür birikiminden bugüne gelen lezzetleri, füzyon mutfağının estetiğiyle birleştirerek, gelenlere özel bir tat deneyimi sunuyor.

Moda’nın karakteristik apartmanlarının arasına gizlenmiş bu zarif ahşap köşk,  sabah kafe konseptiyle hizmet verneye başlıyor ve öğlen – akşam yemeğinin ardından, zengin bar menüsüyle geceyi devam ettiriyor.
Gelelim bu asırlık köşkte yiyebileceğiniz yemeklerden birkaçına: Rize Celayir bölgesinin tuzlu tereyağında mühürlenmiş Trakya kuzu but, çalma pekmez, soğan çiçeği, kavun sirkesi, kuru baharatla yapılan Ferik (köy pilici), Uşak tarhanasıyla kaplanmış Saklı Köşk şnitzel, bademli pazı, kakule, yıldız anason, tereyağı, kök rezene püresiyle alabalık, Birecik patlıcanı, Cafe de Paris soslu dana bonfile, deniz ürünlü içli köfte, tahinli çıtır kabak...

Menünün fiyat kısmı ise şöyle: 8-14 TL arasında değişen başlangıçlar; 18-32 TL arasında değişen ana yemekler. Bir kadeh kırmızı ya da beyaz şarap ise 14 TL’ye yudumlanabiliyor…


12 Ağustos 2013 Pazartesi

Ah o Antep yemekleri...



2003 yılının Temmuz ayıydı. Hazırlanmasına katkıda bulunduğum aylık yemek dergisinde yayınlanmak üzere, yerinden yöresel tarifler toplayacaktım. Bütün arkadaşlarım Ege ya da Akdeniz’de bir rota hazırlamamı öneriyordu. Böylece 2 hafta boyunca denize de girebilecektim. Ama eşim de gezinin fotoğrafçısı ve yedek şoförü olunca, biz rotamızı, o güne kadar hiç gitmediğimiz ve gitmeyi hep istediğimiz Güneydoğu’ya çevirdik. Nevşehir’den başlayan 15 günlük gezimizde tam 6 il gezdik. Ve tabii bol bol yemek yedik. İşte ne zaman birisi Antep dese aklıma bu gezi; bu gezi gelince de Antep’te yediğim Ali Nazik gelir. Daha sonra ünlü-ünsüz pek çok kebapçıda Ali Nazik yedim ama o tadı bir daha bulamadım.   

Ve bana bu geziyi ve o muhteşem Ali Nazik’i en son, bu haber hatırlattı.Lavantin Antep Yemekleri blogunun yazarı Şükran Sargın, hatta taburesinde oturmuş yemek pişirirken hatırladığı dedesinden ve annesinden öğrendiği yemekleri, tüm evlerde pişirilsin diye En Güzel Antep Ev Yemekleri isimli kitapta toplamış. Hayy Kitap’tan çıkan bu kitapta sadece tarifler yok ama. Antepli kadınlar gibi dolma yapmanın, yoğurdu pütürsüz pişirmenin, naneli yağı yemyeşil hazırlamanın püf noktaları da yine bu kitabın sayfalarında. Merak edenler için: Kitap 390 sayfa ve 25 TL.

Hazır semizotunun tam zamanıyken, buyrun kitaptan semizotlu bir Antep tarifi:

PİRPİRİM CACIKLI ARAP KÖFTESİ
5-6 KİŞİLİK

Malzemeler

2 bardak simit (köftelik bulgur)
200 gr kara et (yağsız, sinirsiz, 2 kere çekilmiş kıyma)
1 baş çok ince kıyılmış kuru soğan
1-2 kaşık un
Tuz, karabiber, pul biber
Köfteleri kavurmak için zeytinyağı
Cacığı için:
1 kase (250-300 g) iri doğranmış pirpirim (semizotu)
2 kase süzme yoğurt
2-3 diş sarımsak

Yapılışı

İnce bulgur, kıyma, çok ince kıyılmış soğan, tuz, baharat ve unu karıştırın. Gerektikçe su ilavesiyle 15-20 dakika yoğurun, iyice sakızlanmasını sağlayın. Bulguru yumuşayıp, yeme kıvamına gelen köfteden misket büyüklüğünde parçalar koparıp, ellerinizi sık sık ıslatarak yuvarlayın. Köfteler bitince geniş bir tencereye biraz su koyup kaynatın. Üzerine bir süzek koyun. Köfteleri süzeğin üzerine döküp üzerini kapatın. 15-20 dakika buharda pişirin. Tadına bakarak pişip pişmediğini kontrol edin. (Köfteleri suda haşlayanlar da var.)

Zeytinyağını tavaya koyup kızdırın ve pul biberi atın. Pişen köfteleri de tavaya ilave edip bir süre kavurun.

Ilıtılmış sarımsaklı yoğurtla semizotunu karıştırıp tuzunu atın. Geniş bir tabağa yoğurtlu semizotunu yayıp üzerine kavrulan köfteleri dökün. Pul biberle süsleyerek servis yapın.